Katar Ulusal Müzesi, 2019
Mimari ve Müzeografik Tasarım: Çöl Gülü
Katar Ulusal Müzesi, denize kadar uzanan bir çölün ortasında
beliriyor. Bu alan üzerinde Katar'ın yirminci yüzyılda önemli bir miras değeri
olan Şeyh Abdullah bin Jassim Al Thani'nin Kraliyet Sarayı da yükseliyor.
Ulusal Müze, Katar tarihine ithafen inşa edilmiş bir yapı.
Sembolik olarak mimarisi çölü, sessiz ve sonsuzluğa ulaşan boyutlarını ve
ortaya çıktıktan sonra sarsılmaz görünen şeyi sarsan modernite ve cüretkarlık
ruhunu çağrıştırıyor. Yani burada tarihteki çelişkileri uyandırmaya çalıştım.
Katar, yerel balıkçılar ve inci avcıları kadar hareket
halindeki göçebelerin uğrak limanı haline gelen bu sahil kasabalarını kurarak
kıyı şeridi boyunca yerleşimler oluşturan halkların da tarihidir. Dolayısıyla
buraya özgü hayvan ve bitkiler, göçebe halklar ve uzun süredir devam eden
gelenekleri Katar tarihinin ilk özelliklerini temsil ediyor.
Meydana gelen üç ekonomik mucize, hüküm süren bu huzuru
farklı dönemlerde kökünden sarstı. Roma dönemine dayanan ilk gelişme, inci
avcılığı ve ticaretiyle ilgiliydi. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından meydana
gelen ikinci gelişme, herkesi şaşırtan petrolün, bundan yirmi yıl sonra ise
başka bir hazine olan doğal gazın keşfi oldu. Katar’ın çöl yarımadası ve halkı,
birdenbire son derece baş döndürücü bir değişime şahitlik ederken, ülke tam
anlamıyla bir geçiş noktasına dönüştü ve her bölgeden ziyaretçiyi çekmeye
başladı.
Tasarladığım binanın bu üç farklı hikayeyi yansıtması
gerekiyordu. Uzun bir dönemi kapsayan ilk hikaye, yarımadanın ve sakinlerinin
hikayesi. İkinci hikaye, inci sektörünün yanı sıra kıyı ve çöldeki yaşam
tarzlarının keşfi; üçüncüsü ise krallığa, bugün onunla ilişkilendirdiğimiz güç
ve refahı sadece birkaç on yıl içinde getiren muhteşem ekonomik ivmeyle ilgili
olarak karşımıza çıkıyor. Katar, ekonomik gücü sayesinde eğitim, iletişim ve
enerji teknolojisi gibi çeşitli alanlarda dünya liderlerinden biri haline
geldi.
Sadece kurak kıyı bölgelerde oluşup, çiçeğe benzeyen mineral
kristaller bütünü olan çöl gülü, doğanın bizzat kendisinin bin yılın üzerinde
bir süre birlikte hareket eden rüzgar, deniz serpintisi ve kum aracılığıyla
yarattığı ilk mimari yapıdır. Şaşırtıcı derecede karmaşık ve şairanedir.
Çöl gülünü başlangıç noktası olarak almak çok ilerici ve
hatta ütopik bir fikir haline geldi. Ütopik diyorum; çünkü bir çöl gülünü
çağrıştıran her şeye sahip büyük içe doğru kıvrımlı diskler, kesişme noktaları
ve destek unsurlarıyla 350 metre uzunluğunda bir bina inşa etmek için muazzam
teknik zorlukları aşmak zorunda kaldık. Bu bina, Katar'ın kendisi gibi,
teknolojinin en ileri noktasını temsil ediyor.
Bu özel tarihten doğan müzeografi ve bu spesifik mülahazalar
aynı zamanda hem mimari, hem mekansal, hem de duyusal olan bir deneyim
sağlıyor. Binayı içinden dışına tüm bu disklerin birbirine kenetlenmesi
oluşturduğundan, içeride dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan alanlarla
karşılaşıyorsunuz. Sonuç, geometrik boşluklardan oluşan bir yapı.
Çok dikey olmayan nesnelere olan sevgimi, birlikte çok
çalıştığım hocalarımdan ve mentörlerimden Claude Parent'e borçluyum. Birkaç
kat, bir eğimli yüzey üzerinde bulunuyor. Altlarından yürüyüp yukarı çıkarsınız
neredeyse hiçbir yerde hiçbir dikey çizginin olmadığını fark edersiniz. Daha
yakından bakarsanız, dikey görünen ama aslında dikey olmayan birkaç unsur
bulabilirsiniz. Bunların bir şeylerin doğal düzeninden ötürü bu şekilde
göründüğü izlenimine kapılırsınız.
Müze geniş bir alanı kaplıyor. İçeri adım attığınız andan
itibaren, biçimle ölçek arasındaki temayla ele alınan farklı dönemler
arasındaki, geçmişin sislerinin içinden gelen küçük çöl gülüyle bu çok büyük
boyut arasındaki ilişki sizi şaşırtacaktır. Çöl ise, tamamen başka bir şeye
dönüşmüş olsa bile her zaman aynı yerinde.
Farklı ciltler arasında dolaşırken, bir sonraki mimari
unsurun ne olacağını hiç kestiremiyorsunuz. Burada ana fikir, fikir zıtlıklar
oluşturup şaşırtmaktı. Örneğin, eğimli bir disk yardımıyla, oldukça yüksek ve
kapalı bir odadan çok daha düşük bir kesişme noktası olan başka bir odaya
gidebilirsiniz. Bu da dinamik ve gerilimli bir his yaratır.
Diğer birçok müzede olduğu gibi dairesel form bir döngü
oluşturuyor. Tam bir tur yaklaşık iki saat sürüyor ve restore edilmiş olan eski
Kraliyet Sarayı'nın keşfiyle sona eriyor. Bazı noktalardan Howsh'a
erişebilirsiniz. Eski zamanlara dayanan şablonu takip eden bu mekan, eskiden
yolcuların gelip ürünlerini indirdiği binalarla çevrili merkezi bir avlu.
Howsh, Kraliyet Sarayı'nın ölçeği hakkında bir fikir
veriyor. Çevresinde müzenin inşa edilmiş olduğu bu yer, korunaklı bir alan.
Farklı açılarla yatırılmış diskler sayesinde gölge de sağlıyor. Bu alan açık
hava etkinlikleri, gösteriler, tiyatro oyunları, fuarlarla bağlantılı
etkinliklere ev sahipliği yapabiliyor. Howsh eski sarayın dış mekanlarıyla da
bağlantılı. Burada, su kenarındaki bir gezi yolunda yürüyüş yapabilirsiniz.
Yerel coğrafi konumu çağrıştıran bir yapı oluşturmak ve
mekanın geleneğe uygun olarak güneşe karşı maksimum koruma sağlamasını istedim.
Binanın enerji verimliliği son derece yüksek. Yapısını
teşkil eden diskler ağır ve güneş kremi işlevi üstlenen konforlu bir bariyer
oluşturuyor. Güneş binaya doğudan veya batıdan çarptığında, diskler uzun
koruyucu gölgeler yaratıyor. Binanın çok fazla açıklığı yok ve az sayıdaki
penceresi de güneşten her zaman uzak kalacak şekilde geriye yerleştirilmiş
durumda. Bunun sonucunda iç mekanlar daha ekonomik bir şekilde
iklimlendirilebiliyor.
Binanın dış yüzeyi, binanın içinde ve dışında bulunan kum
beji rengindeki yüksek performanslı cam elyaf takviyeli betondan oluşuyor.
Müzeografiye gelince, açılış etkinliğini Katar'ın ve
tarihinin farklı yönlerini ortaya koyan bir dizi video ile birlikte gerçekleştirmek
üzere Ulusal Müze ile yakın iş birliği içinde çalıştım. Film yapımcılarıyla
çağrışımsal şairane imgeleri yaratma yeteneklerinden ötürü, özel seçilen video
sanatçıları tarafından oluşturulan bu filmler, geçmiş dönemlere ince atıflar
yapan kanıtlar. Bunlar müze için özel olarak üretilip, gösterildikleri
duvarların şekil ve ölçeğine uyacak şekilde biçimlendirildikleri için başka bir
yerde oynatılmayacak. Filmler, mimarinin çok eski zamanlardan günümüze kadar,
Katar topraklarının ve tarihinin ölçeğini ve gücünü çağrıştırmak için özel
olarak tasarlanmış bir müzeografiye uyarlanma biçimini ortaya koyuyor.
Jean Nouvel